Kendimi bildim bileli astrolojiye karşı meylim oldu.
Meyil derken misal:
Satürn beni yine yerden yere mi vuruyor?
Jüpiter bana getiremediği şansı kime getiriyor?
Ay duygularımla mı oynuyor?
Merkür iyi bir haber verecek mi?
Neptün yüzüme gülüp arkamdan nanik mi yapıyor?
Plüton'un niyeti ne?
Mars niye ters ters bakıyor?
Üranüs'ün bir sürprizi mi var?
Bi anlayalım gibisinden...
Madem geldim dünya denilen gezegene, öbür gezegenlerden de haberim olsun yoksa çatlarım dürtüsüyle mi artık bilemiyorum, hayatımda nereye koyacağımı tam olarak kestiremesem de içinden astrolojik terim geçen her şeyi okuya okuya zamanla kendimce bir kıvam oluşturma şeysi.
O kıvama da bir açıklama getireyim, astroloji bilgimin top düzey falan olduğu anlamı çıkmasın durduk yere.
Bunca ilgiyle ulaştığım en büyük bilgi, kendi öz burcumla hiç de örtüşmediğim gerçeği! (Ya, ya)
Bilahare ayrı yazı konusu çıkar.
Şu sıra Venüs retrosu dönemindeyiz.
(Dedim ya, meyletmişim bi kere)
Durur muyum? Neler oluyor diyerekten rastladığım her yazıyı okudum.
(Videolarla anlatanı da var da, video olayı sıkıcı geliyor bana. Konuşan şahsın saçına başına, eline koluna bakarken ooo... dalıp gidiyorum, dikkatim dağılıyor)
Fazla rastlayınca biraz doz aşımı gibi oldu yalnız. Ünlüsü, ünsüzü, her astrolog ve de astroloji ile amatörce haşır neşir olan her kişi yazmış, değinmiş konuya.
Farklı cümlelerle de olsa aynı şeylere işaret edilmesi nedeniyle her okuduğum yazı bir süre sonra birbirinin aynıymış gibi hissettirse de kendi algımı devreye sokarak olayı netleştirdim.
Özetle:
Venüs estetik, sanat, güzellik, yaratıcılık, aşk, sevgi, zevk, yaşam sevinci vb. konuların yöneticisi konumunda bir gezegen olduğundan bu tür gidişatlarda etkilenebilirmişiz bu retroda.
(Gerçi toplum olarak yaşam sevincimiz yerlerde sürünüyor. Bize hep venüs retrosu.)
Biraz açarsam:
Venüs retrosu döneminde kendimizden bir şekilde hoşnut olmaz, fiziksel olarak değişim yapmak istermişiz mesela.
İstermişiz de...
Bu dönemde yapılan değişim işlemlerinden istediğimiz neticeyi alamayabilir, eskisinden beter hale gelebilirmişiz.
O sebeple saçımızın rengine olsun, modeline olsun hiç elleşmesek o kadar iyiymiş. Kuaförün kapısından bile geçmemeliymişiz yani. Hele estetik müdahaleler, bir botokstur, bir dolgudur falan yaptırıp tipimizle zinhar oynamamalıymışız. Yoksa Allah muhafaza!
Gerçi ben yılın hangi gününde, hangi döneminde kuaföre gittiysem mutlu ayrılamadığım için pek birşey farkedeceğini sanmıyorum.
Fakat bütün o ördek dudaklı, şaşkın ifadeli kadınlar Venüs retrosuna denk gelmişler demek ki.
Retronun en dikkat çekici, en söz edilen etkisi ise aşka (özellikle eski aşklara) dair:
Zira öyle böyle 40 gün devam edecek bu gerileme süreci içinde eski sevgilimiz (eski eş de olabilir) bize geri dönmek isteyebilirmiş! Veya biz eski sevgilimize.
Yani eski aşklara takık vaziyetler yaşanabilirmiş.
Durumu hemen bir evirip çevirdim kafamda:
O dönmek isteyen eski sevgili bizim dönmek istediğimiz değilse, biz de başkasına dönmek istiyorsak ne olacak peki?
Ya dönmek istediğimiz eski sevgilinin de unutamayıp dönmek istediği bir başka eskisi varsa bu havuz kaç saatte dolar?
O sana, sen başkasına, başkası da bir başkasına... Haydiii!
Sonuçta kimse kimseye dönemiyor.
Hah işte, tam da bu!
Dönmeyin diyor astrologlar zaten. Dönmeyin kardeşim!
Venüs retrosunda yapılan dönüşler, alınan/verilen ikinci şanslar, affedişler/ affedilişler uzun vadeli sonuçlar getirmezmiş. Aynı tas aynı hamam olunurmuş bir süre sonra.
Bu yüzden, bu aralar dönesimiz gelirse lütfen tutalım kendimizi. Sıkalım dişimizi azıcık.
Dönmek isteyen olursa anlamamış, görmemiş gibi yapalım. Dönülmez akşamın ufkundayız vakit çok geç şarkısını paylaşalım sosyal medya profillerimizde falan. Bu da geçer.
Ha yeter ki dönsün, her şeye razıyım dersen...
O vakit karışmam.
Döner gelirse senindir, ben pide söyledim.
RÜYA ÇAĞLA
Ağustos 2015