Rüya Çağla - HIDIRELLEZ SOPASI

Hiç bahsetmezdim gerçi... 

Ama bir şekilde yeri geldi.
Yazılarımı takip ettiğini söyleyen bir kişiden mesaj almıştım uzun zaman önce...
Beğeni cümlelerini tamamladıktan sonra şöyle  diyordu:
'Yalnız, bazı yazılarınızda şiddete meyletmişsiniz'
 
Ana?
 
Tabii ki biliyordum nerede ne yazdığımı yine de merak edip arşivime bakmıştım.
Ve yanıtlamıştım bu şahısı.
Fakat bir yandan da düşünmüştüm, 'nan yoksa ben mi anlatamıyorum, gülücük işareti mi koysam ne?'
 
Neyse…
Şu andan itibaren yazımın bir bölümü şiddet içerebilir. 
Satırlarımda sık sık sopa kelimesi geçebilir. (Ki çoktan geçti bile) 
Yeri gelen yere gelmiş bulunuyoruz, uyarmadı demesin kimse.

O sopayı yazmazsam çatlarım!

Mesela...
Senede 1 gün, güne annem tarafından sopalanarak başlamak…
İsterdim şahsen.
Unutmasın aman diye de hatırlatırdım mutlaka.
'Anne sopa zamanı yaklaşıyor…'
'Annee! Sopa gününe az kaldı...'
'Anne yarın sopayı unutma sakınn...'
'Annee! Sabaha sopa…'
 
Hemen sadede geliyorum. 'Neymiş bu sopa sopa dediğin, uzatma da söyleyiver' sözleri kaçmasın hassas kulaklarıma.
Neymiş, geçen yıl öğrendim ben de. 
Geçen yıl hıdırellez arefesinde bir arkadaşımla çocukluğumuzdan hatırladığımız hıdırellez ritüelleri üzerine konuşuyorduk... O vakit.
 
Dedi ki arkadaşım: "Hıdırellez sabahları kardeşimle ben henüz yataklarımızdayken annem eline oklavayı alır, girişirdi bize."
Hopladım: "Aaa! Niye ki?"
Güldü: "Sağlıklı olalım, kemiklerimiz kuvvetli, boyumuz da uzun olsun diye. Böyle eklem yerlerimize vururdu özellikle. Acıtmadan tabii, hafif hafif. Yani uzun boylu ve güçlü kuvvetli oluşumu o sopalara borçluyum."
 
Şimdi, bu arkadaşım nasıl desem, hoş sohbet olduğu kadar da dalgacıdır. Makaraya mı sarıyor beni yoksa dedim, karşı makara açılımı yaptım: 
"Hadi canım! Yıl boyu yaptığınız yaramazlıkların birikmiş acısını çıkarma şeysi olmasın sakın o?"
"Vallahi ya! Bak, istersen arayayım kendisi söylesin. Alo, anneciğim..."
 
Makara değilmiş. 
Anne kendi annesinden öyle görmüş. Onun annesi de kendi annesinden...  
Kuşaktan kuşağa taşımışlar böylece. 

Boyumuz uzun olsun diye...
Vay canına! 

Ben ki hep gül ağacı diplerinde dönendim kendimi bildim bileli. Ev yaptım.
Yakın çevremden gördüğüm ve öğrendiğim bir oydu. Halen de hıdırellez deyince gül dibinde taşlardan ev yapmak geliverir aklıma öncelikle.
Sonra iştir, paradır, başarıdır, böyle şeyler istedim. Sağlık, güç, kuvvet falan da istemişimdir ama diğerleri daha bir öncelikli, adeta matbu isteklerdi. 
Hıdırellez dilekleri geleneksel bir dayanışmadır. Sonuçta o gün hem nesillerce sürmesi adına geleneğe destek verdim hem de destek ricasında bulundum Hızır ile İlyas'dan çapıma göre.  
Oldu, olmadı, o ayrı. Yan gelip yatıp da istemedim, hoş.

Ah işte... 
Meğerse kaçırmışım dayanışmanın bir bölümünü! 
Bilsem ki boy pos istemek diye de birşey mevcut, hiç istemem mi? 
Kazık kadar olana dek anneme sopalatırdım kendimi, yeminle! 

Fakat geçti artık deyip de kulak arkası etmedim katiyen. 
Aklıma yazmıştım bir kere.
Yeğenlerime geceden sinyali çaktım: "Yarın sabah bi uygulamaya başlıyoruz arkadaşlar. Deneysel takılacağız.  N’oluyoruz falan demeyinpanik yapmayın, relaks olun…"


Böylece…

Ertesi sabah oklavayı kaptığım gibi… 
Açılışı yaptım.
 
Yeğenler kıkırdadılar, bense ciddiydim. Ama içimden biraz gülmüş olabilirim.
Arada sembolik olarak bir iki kendime de ekleştirdim. 
Kaçırdıklarımı telafi niyetine... 
Ki o anlarda sesli de gülmüş olabilirim.
 
Yıl dediğin ne çabuk geçiyor. Yarın hıdırellez…
Ritüelimizin ikincisini gerçekleştireceğiz.
Bizde yine sopa var. (her ihtimale karşı gülücük)
 

RÜYA ÇAĞLA
Mayıs 2014

Yorumlar: (0)

henüz yorum yok

Neler Yeni ?


Son Yorumlar

2022-10-25 Rüya Çağla - SEVDADIR BU KALBE DOLAN » Mükemmel Bir Çalışma Keşke yeni albümler gelse » zahidce.arabesk